bu da bi masal en nihayetinde...

evvel zaman içinde saçma sapan biçimde bi cenifır bide caşua varmış...bunlar motor meslek lisesinden sınıf arkadaşıymışlar...aralarındaki aşkı duymayan bilmeyen yokmuş...liseyi bitirdikten sonra KPSSye girip cenifır masal prensesi olarak Kaf Dağının ardına, caşua ise avcı olarak yedi kat yerin dibine atanmış...daha sonra eş durumundan Cincinati Ohio’ya tayinleri çıkmış…caşua'nın hedefi hep aşk-ı memnu da oynayıp bir kıvanç tatlıtuğ olmakmış...bunun için kendini geliştirmiş vindows, vörd ve paint biliyomuş...ayrıca radyo açıp kapatabiliyor, tv izleyebiliyor, çamaşır bile yıkayabiliyormuş...kısmet diilmiş be caşuam...

caşua ve cenifır hiç eve iş getirmemişler terli terli su içmemişler...
günlerden bir gün gece yarısı kapı çalmış...caşua "noliy yaw hayırdır kim bu saatte kapıyı çalan?" diyerek kapıyı açmış...gelen periymiş...peri "hajıwat bugüne kadar her dediğinizi yaptım bir dileğinizi iki etmedim bu seferde ben bişey istiycem senden" demiş...caşua: "buyur gece gece ne istiycen?"demiş...peri de "sayısal oynıycam 6 rakam sölesene" diye cevap vermiş...caşua "len manyak mısın de get uykumdan ettin zaten delirtme beni" diye çemkirerek yollamış periyi...

ertesi gün kraldan bir mektup gelmiş...saraya yemeğe davet ediyomuş caşua ve cenifırı...caşua da çok sewermiş kayınvalidesinin yemeklerini...yemekleri koskoca kraliçe yapıyo zannediyo işte saftirik...
özel dantel işlemeli, zümrüt ve yakutlarla süslenmiş deli gomleginin altına kırmızı donuyla parmak arası terliklerini giyen caşua her zamanki gibi gayet şık bir şekilde hazırlanmışken o sırada cenifır da büyük büyük halasının ikinci dünya şavaşından kalma bereket tanrısı şeklindeki kolyesinin süsledigi büyük büyük anne annesinin, zamanında mardin den aldıgı çiçekli basma elbisesini giyerek ne kadar uyumlu bir çift oldukları mesajını kral ve kraliçeye göstermek istercesine hönküre hönküre evden koşar adım çıkarak düşmüşler yola....

neyse ... sonra sarayın kapısındaki görevliler "nan noolüyur nan, hooop hemşerim nereye” diye sorguya çekerken kahramanlarımızı hemen içeriden koşarak gelen uşak, badigardı, badigard bekçi kopağını, kopak da bizimkileri dürterekten girmişler sonunda saraya...
tabi böyle bi karşılama bizimkilerin pek bi hoşuna gitmiş... hatta caşua ""vay anasını sayın seyirciler " diye içinden geçirmiş bir an için amansızca ve düşünmeden : )
heee ... tabi ana kapıdan içeri girince caşua ve cenifır " hassk…" olmuşlar tabi...
her taraf bööle değüşüklü altınlar pırlantalarla kaplıymış.... boru mu tabi kral bu...
girmişler yimah odasına na bööyle ben diyim 10, sen de 15, caşua desin 20 ama en son cenifırın titiz bakışlarıyla aslında 4,5 metre olan masanın üstünde bir sen bir ben bir de bebek eksikmiş sadece yani... o derece : )
arı sütünü en öne koymuşlar yanında küçük bir notla; "koyduk mu " : )
deli gömlegiylen yemek yemenin zorluğuyla ağzıyla debelene debelene yemek yemeye çalışan caşua cenifıra bi bakış atmış ve “ulan gadun bi el at da şu resmiyetten kurtulalım artıkın” demiş ve ondan sonra gecenin ilerleyen saatlerinde olası muhtemel havuz başı partiyi de göz önüne alarak don atlet kalmış bizim yağız oğlan ...
tabi bi kaç şat tekiladan sonra kralla böyle enseye şaplak göte patlak olan caşua bir yandan ağızlarından salyalar akarak gülerken diğer yanda da kraliçe ile cenifır arap bacıya kahve falı baktırıyolarmış…
kral ve kraliçe bunları oyle cok sevmişler ki kral hemen uşağı yanına çağırmış "laaaa.... la mahmut" demiş.... uşak da 9 göbek önceden osmanlılardan göc eden büyük büyük büyük ve küçük dedesinin ismini almış…velhasıl kral .. “laaaan ... koş çabuk tepsiyi bulguru kıymayı kap gel… kendi ellerimlen çiğ köfte yapacun ben bunlara” demiş kral... hee ... o kadar sevmiş yani kral...netekim salonun tavanı yüksek olduğundan çiğ köfteyi caşuanın alnında deneyerekten yapmış kral ... fena da olmamış hani.. “halis muhlis urfa sofralarındakine benzemez ammaaa köfte bu yersen” demiş kral : )
gökten üç elma düşmüş…biri anlatanın biri dinleyenin bi tanesi de caşuanın kafasına düşmüş…kral sinirlenmiş “masalın ortasında atıyosunuz şu elmaları bi bitirelim dimi!...yardınız çocuğun kafayı” demiş…hemen uçan halıyla acile gitmişler…herkesin tadı kaçmış tabi…neyseki bikaç dikiş atıp eve yollamışlar caşuayı…sabah caşua hiç bişeyi hatırlamıyomuş cenifırı tanımıyo kendi adını bile bilmiyomuş…cenifır hemen gandalfı aramış…gandalf: “bacım bu benlik bi iş değil büyüyle müyüyle geçmez bu…kuzey dağlarında yaşayan 8 başlı ejderhanın burnunun dibindeki rakı kadehinden bi yudum alsın bişeyi kalmaz” demiş…
cenifır kılıcını kuşanmış atına binmiş…otogara gelmiş…kuzey dağlarından geçen ilk otobüse binmiş..az gitmiş uz gitmiş dere tepe düz gitmiş sonunda kuzey dağlarına gelmiiiş…artis gibi geldiği için bi tarafları donmuş tabi…8 başlı ejderhanın mağarası dağın tepesindeymiş…hemen çantasından çıkardığı sihirli dudak parlatıcısına atlamış ve neredeyse bulutların seviyesine kadar uçan cenifır sonunda dağın tepesindeki kocaman gölün yanındaki yemyeşil fantastik bahçeye iniş yapmış…İleride kocaman bir magaranın girişini görmüş. ejderha o sırada “oy nurcanım nurcanım fedadır sana canım” diye şarkı mırıldanarak bir yandan bilgisayarda mayın tarlası oynuyormuş bir yandan da mangal yakmış kebaptı köfteydi pişiriyormuş…Cenifır tam ona doğru titrek adımlarnan yaklasırkene ejderha bir anda cenifırı karşısında görünce “enem!...sen nerden çıktın dur üstüme bi tişört geçirim de geliyorum” demiş… ejderha rakı sofrasına buyur etmiş cenıfırı, birkaç dubleden sonra kafalar bi hoş olmuş, ejderha dert yanmış kötü ününden dolayı, ben burada ortamın kralını yapmışım ki herkesle iyi geçineyim beraber takılalım diye ama herkes korkuyo benden neden anlamadım demiş bir kafa. Diğeri de bi tek senden mi olm hepimizden korkuyorlar demiş. Bir diğeri de hadi hocam fondip demiş. Soldan 5. kafanın gözler kaymış bir şekilde şarkı söylemeye çalışırken sağdan ikinci kafa da rakıları tazeliyormuş.
ammaaa gel gelelim bizim dıbık cenifır rakıyı içmek için gelmedigini , caşuaya götürmek için geldigini hatırlamış bir anda. “Hacı “ diye söze girmiş cenıfır. Şöyle böyle falan filan diye durumu anlatmış.
Ejderha da “dur açılmamış 70’lik var dolapta onu vereyim sana bi bidon da şalgam götür caşuama…şalgam ilacın etkisini daha hızlı göstermesini sağlar” demiş…
Ceni, rakı şalgamı kaptığı gibi son bir nefes cigara da çektikten sonra gerçekten de uçarak geri dönmüş.
Eve gelmiş.caşuayı uyandırmamak için sessizce yatak odalarına girmiş ki bir de ne görsün!!!...bremen mızıkacıları!!...en altta eşek, onun üstünde köpek, köpeğin üstünde kedi, kedinin üstünde horoz ve en üstte de elinde mızıkayla bizim caşua…”hem de bizim yatağımızda!!!” demiş cenifır ve caşua “dur ceni açıklayabilirim!!!” diyemeden hönküre hönküre ve koşaraktan evi terk etmiş…
Caşua cenifırın getirdiği rakı ve şalgamı içtikçe içmiş içtikçe içmiş…derbeder olmuş adam…mesajları hep cevapsız kalıyormuş…sonraları ejderhayı bulmuş onun ortamına takılmaya başlamış. içip içip dertleşmişler kanka olmuşlar…
Cenifır da yıllarca katıldığı evlilik programlarından birinde tanıştığı yıldız teknik makine mezunu kel ve fodul bi adamla evlenmiş…
Gel zaman git zaman aradan 23 yıl geçmiş…motor meslek lisesi mezunlar toplaşmasında bu ikisi karşılaşmışlar…cenifırın oğlu caşua’ya çok benziyomuş kocası kıllanmış tabi…ama ööle şeyler başka masallarda olur…brezilya dizisi mi len bu?!...
And they lived happily ever after…………………………….

FMK

FMK
bir FİKİR ATÖLYESİ fikridir!!! :)